Korona Virüsünün Hayatımıza Etkileri




  1.Bakış Açımızın Değişmesi



Korona virüsü ile hayatımızda oldukça büyük değişiklikler oldu. Bunlar da bizim şimdiye kadar yaşadığımız tecrübelerle, deneyimlerle ve öğrendiklerimizle çok bağdaşmayan şeylerdi. Belki direkt olarak paradigma değişimine uğramadık ama kısa süreliğine yaşam şeklimizi “zorunlu” olarak değiştirdik. Bakış açımızı oluşturan birçok şeyi bu süreçte askıya aldık. Kültürümüz, gelenek-göreneklerimiz, adetlerimiz, özellikle ramazanda toplu iftarlarımız ve daha birçok şeyi askıya aldık. Dahası çalışma ve eğitim konusunda da online-uzaktan çalışma ve eğitim sistemlerine geçtik. Yani çerçevemizin dışına çıkmak zorunda kaldık. Korona virüsü sonrası dönemde yeni edindiğimiz alışkanlıklardan ve yaşam biçiminden tamamen kopacak mıyız yoksa yeni bir yaşam biçimi mi oluşturacağız? Bunu iş ve eğitim alanında görebileceğimizi düşünüyorum. Teknolojiyle birlikte bunun altyapısı hazır sayılırdı. Bu zorunlu durumla birlikte yaşantımıza da yerleşmiş olabilir. Bu da bizim yeni çalışma ve eğitim şekillerimiz olur. Paradigma değişimini toplumsal şekilde yaşamamız zor duruyor. Ancak korona virüsünün etkileri tahminimizden fazla olursa bu değişimi toplumsal olarak görebiliriz. Din, kültür, yaşam düzeni, iş, eğitim, sağlık, yemek ve daha birçok alanda bu değişim bize ilginç bir gelecek hazırlayabilir.




       2."Yabancılaşma"


Korona virüsü ile “sosyal izolasyon” kavramını hayatımızda çokça duyar olduk. Virüsün yayılmasını engellemek için maske takmamız, toplu alanlarda bulunmamamız, toplu alanlar oluşturmamamız, insanlarla aramıza mesafe katmamız istendi. İlk aşamada her ne kadar duyuru ve uyarılar yapılsa da toplu alanların oluştuğunu, insanlar arasındaki mesafe için söylenen uyarılara uyulmadığını gördük. Geçmişten günümüze gelen yaşam biçimimiz gereği tokalaşma, sarılma artık durdurmamız gereken şeylerdi. Virüsün ülkemizde görülmesi ile alınan tedbirler ve devamında virüsün yayılma hızının artmasıyla birlikte artırılan tedbirlerle birlikte sosyal mesafe kuralı ve maske takma zorunlulukları getirildi. Bu durumdan sonra hafta sonları geçerli olan sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesi kültürümüz, yaşam biçimimiz, iletişimimiz için geçici süreliğine olan zorunlu değişikliklerin yerleşmesini sağladı. Artık hafta sonları yalnızca ekmek almaya çıkar olduk. Hafta içi dışarı çıktığımızda da gördüğümüz yakınlarımıza uzaktan selam veriyor, tokalaşmıyorduk. Konuşurken yan yana değil biraz mesafeli duruyorduk. Hafta içi iş durumu ve market alış-verişi dışında toplum olarak evlerde kalındığını da gördük.
 Korona virüsü kendimizi toplumdan izole etmemizi gerektirdi. Bu izolasyonla kendimizi iletişimden de soyutladık. Her ne kadar sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarıyla gündemi takip edip iletişim kursak da bunlarla sadece yazılı iletişimi geliştirmiş oluyoruz. Sözlü iletişimimiz gün geçtikçe hasar alıyor ve zayıflıyor olabilir. Artık teneffüslerde sınıf arkadaşlarımızla sohbet edemiyoruz. Sokakta gördüğümüz tanıdığımıza yaklaşmaktan çekiniyoruz ve daha nice günlük yaşantımızın parçası olan sözlü iletişimden kaçıyoruz. Artık yürüyüşe çıkmıyoruz. Sahile, parka, kafelere, gitmiyoruz. Topluma ve iletişime olan yabancılaşmamız doğaya da bulaşıyor. Zorunlu olarak azalan iletişimimiz bize yeni aktivitelere ve daha birçok şeye yönlendiriyor. Evde de vakit geçirilebileceğinin, evde geçirilecek vaktin eğlenceli, eğitici ve daha birçok özelliğini keşfetmeye başladık. Spor için spor salonuna veya doğal alana, parklara gitmek yerine evde spor yaptık. Televizyon dizilerinin yeni bölümleri çekilemediği için nostalji kuşağı düzenlenmeye başladı ve öncelerden severek izlediğimiz dizi-filmleri ikinci belki üçüncü kez izledik. Ailecek daha çok vakit geçirdik. Ailecek oyunlar oynadık. Eski anılarımızı konuştuk. Evde yeni yemekler, tatlılar denedik. Okulu da işi de gezmeyi de eve taşıdık. Topluma yabancılaştık. Kendi alışkanlıklarımıza yabancılaştık. İletişime yabancılaştık. Bu süreç sonrasında iletişim duyulan özlemden dolayı sözlü iletişim artıp sosyal medyayı aktif kullanan gençleri de sözlü iletişime döndürebilir. Ama bir diğer durum ise -benim de olabileceğini düşündüğüm durum- sözlü iletişimden ciddi kopuş olur ve sözlü iletişimimiz azalabilir. Virüsten önceki son dönemlerde kafelerde görmeye alışık olduğumuz telefonlarla içilen kahveler, arkadaşlarla fotoğraf çekildikten sonra tekrar telefonlara dönen yüzlerin artması gerçekleşebilir. Bireysel yaşama alıştığımız bu dönem virüs sonrasında toplumdan kopuş olarak görülebilir ve dahası toplum olarak bu yaşam tarzı benimsenebilir. Artık yeni toplumsal yaşam düzenimiz bireysel yaşama dönüşebilir.


        3. Korona Virüsü ve Yalan Haberler


 Korona virüsünün başlangıcıyla birlikte yapılan haberler ile insanlar gelişmeleri takip etti. Aslında bu haberlerden bilgilenmiyoruz. Enforme oluyoruz. Bize verilen bilgi değil bilginin bir parçası. Bütünlüğünden kopmuş, yansıtılmak istenenleri bize haber olarak veriyorlar. Sosyal medyada ve haberler aracılığıyla yapılan propagandalarla da bize verilen haberlerin doğruluğuna inanıyoruz. Korona virüsü çıktığı zaman Çin’de kontrol durumu yansıtılıyordu. Ancak daha sonra kontrolün elden çıktığını virüsün Avrupa’ya ulaşması ve oradan da Amerika’ya ulaşmasıyla net şekilde anlıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün virüsle ilgili aldığı kararlar ve pandemi olarak açıklamasının geciktiğinin iddia edilmesi nedeniyle ülkelerin hazırlıksız yakalanması durumu da bize verilen haberlerin ne kadar da çarpıtma olduğunu gösteriyor. Ülkemizde korona virüsü görünmeden önce alınan önlemler ve yapılan açıklamalar halk için güven uyandırdı denebilir. Daha sonra Sağlık Bakanı’nın yaptığı açıklamalar ve kendisine yöneltilen tüm soruları cevaplaması da vatandaşların güvenini kazandı diyebiliriz.
 Korona virüsüyle birlikte toplum olarak veriler ile çok fazla ilgilenmeye başladık. Korona virüsü salgınının tablosunun her akşam paylaşılmasıyla birlikte veriler toplum için umut olabiliyor. Salgının seviyesi de halk içi kurallara uyma oranını artırıyor olabilir. Verilerin korona virüsü ile ilgili yorumlanmasıyla birlikte enformasyon olur.
 Gerçek dışı haberler de bu dönemde önümüze bilgi olarak sunulmaya çalışıldı. “… bitkisi bu hastalığın ilacıymış, ilaç bulundu, “…. Üniversitesinde ilaç bulundu” gibi haberler çok fazla paylaşılmaya başlandı. Bu tür haberler de da bize bilginin güvenilirliği ve enformasyon hakkında dikkatli olmamızın gerekliliğini gösterdi.