Korona virüsü ile hayatımızda oldukça büyük
değişiklikler oldu. Bunlar da bizim şimdiye kadar yaşadığımız tecrübelerle,
deneyimlerle ve öğrendiklerimizle çok bağdaşmayan şeylerdi. Belki direkt olarak
paradigma değişimine uğramadık ama kısa süreliğine yaşam şeklimizi “zorunlu”
olarak değiştirdik. Bakış açımızı oluşturan birçok şeyi bu süreçte askıya
aldık. Kültürümüz, gelenek-göreneklerimiz, adetlerimiz, özellikle ramazanda
toplu iftarlarımız ve daha birçok şeyi askıya aldık. Dahası çalışma ve eğitim
konusunda da online-uzaktan çalışma ve eğitim sistemlerine geçtik. Yani
çerçevemizin dışına çıkmak zorunda kaldık. Korona virüsü sonrası dönemde yeni
edindiğimiz alışkanlıklardan ve yaşam biçiminden tamamen kopacak mıyız yoksa
yeni bir yaşam biçimi mi oluşturacağız? Bunu iş ve eğitim alanında
görebileceğimizi düşünüyorum. Teknolojiyle birlikte bunun altyapısı hazır
sayılırdı. Bu zorunlu durumla birlikte yaşantımıza da yerleşmiş olabilir. Bu da
bizim yeni çalışma ve eğitim şekillerimiz olur. Paradigma değişimini toplumsal
şekilde yaşamamız zor duruyor. Ancak korona virüsünün etkileri tahminimizden
fazla olursa bu değişimi toplumsal olarak görebiliriz. Din, kültür, yaşam
düzeni, iş, eğitim, sağlık, yemek ve daha birçok alanda bu değişim bize ilginç
bir gelecek hazırlayabilir.
2."Yabancılaşma"
Korona virüsü ile “sosyal izolasyon” kavramını
hayatımızda çokça duyar olduk. Virüsün yayılmasını engellemek için maske
takmamız, toplu alanlarda bulunmamamız, toplu alanlar oluşturmamamız,
insanlarla aramıza mesafe katmamız istendi. İlk aşamada her ne kadar duyuru ve
uyarılar yapılsa da toplu alanların oluştuğunu, insanlar arasındaki mesafe için
söylenen uyarılara uyulmadığını gördük. Geçmişten günümüze gelen yaşam
biçimimiz gereği tokalaşma, sarılma artık durdurmamız gereken şeylerdi. Virüsün
ülkemizde görülmesi ile alınan tedbirler ve devamında virüsün yayılma hızının
artmasıyla birlikte artırılan tedbirlerle birlikte sosyal mesafe kuralı ve
maske takma zorunlulukları getirildi. Bu durumdan sonra hafta sonları geçerli
olan sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesi kültürümüz, yaşam biçimimiz,
iletişimimiz için geçici süreliğine olan zorunlu değişikliklerin yerleşmesini
sağladı. Artık hafta sonları yalnızca ekmek almaya çıkar olduk. Hafta içi
dışarı çıktığımızda da gördüğümüz yakınlarımıza uzaktan selam veriyor,
tokalaşmıyorduk. Konuşurken yan yana değil biraz mesafeli duruyorduk. Hafta içi
iş durumu ve market alış-verişi dışında toplum olarak evlerde kalındığını da
gördük. Korona virüsü
kendimizi toplumdan izole etmemizi gerektirdi. Bu izolasyonla kendimizi
iletişimden de soyutladık. Her ne kadar sosyal medya ve mesajlaşma
uygulamalarıyla gündemi takip edip iletişim kursak da bunlarla sadece yazılı
iletişimi geliştirmiş oluyoruz. Sözlü iletişimimiz gün geçtikçe hasar alıyor ve
zayıflıyor olabilir. Artık teneffüslerde sınıf arkadaşlarımızla sohbet
edemiyoruz. Sokakta gördüğümüz tanıdığımıza yaklaşmaktan çekiniyoruz ve daha
nice günlük yaşantımızın parçası olan sözlü iletişimden kaçıyoruz. Artık
yürüyüşe çıkmıyoruz. Sahile, parka, kafelere, gitmiyoruz. Topluma ve iletişime
olan yabancılaşmamız doğaya da bulaşıyor. Zorunlu olarak azalan iletişimimiz
bize yeni aktivitelere ve daha birçok şeye yönlendiriyor. Evde de vakit
geçirilebileceğinin, evde geçirilecek vaktin eğlenceli, eğitici ve daha birçok
özelliğini keşfetmeye başladık.Spor için spor
salonuna veya doğal alana, parklara gitmek yerine evde spor yaptık. Televizyon
dizilerinin yeni bölümleri çekilemediği için nostalji kuşağı düzenlenmeye
başladı ve öncelerden severek izlediğimiz dizi-filmleri ikinci belki üçüncü kez
izledik. Ailecek daha çok vakit geçirdik. Ailecek oyunlar oynadık. Eski
anılarımızı konuştuk. Evde yeni yemekler, tatlılar denedik. Okulu da işi de
gezmeyi de eve taşıdık. Topluma yabancılaştık. Kendi alışkanlıklarımıza
yabancılaştık. İletişime yabancılaştık. Bu süreç sonrasında iletişim duyulan
özlemden dolayı sözlü iletişim artıp sosyal medyayı aktif kullanan gençleri de sözlü
iletişime döndürebilir. Ama bir diğer durum ise -benim de olabileceğini
düşündüğüm durum- sözlü iletişimden ciddi kopuş olur ve sözlü iletişimimiz
azalabilir. Virüsten önceki son dönemlerde kafelerde görmeye alışık olduğumuz
telefonlarla içilen kahveler, arkadaşlarla fotoğraf çekildikten sonra tekrar
telefonlara dönen yüzlerin artması gerçekleşebilir.Bireysel yaşama
alıştığımız bu dönem virüs sonrasında toplumdan kopuş olarak görülebilir ve
dahası toplum olarak bu yaşam tarzı benimsenebilir. Artık yeni toplumsal yaşam
düzenimiz bireysel yaşama dönüşebilir.
3. Korona Virüsü ve Yalan Haberler
Korona
virüsünün başlangıcıyla birlikte yapılan haberler ile insanlar gelişmeleri
takip etti. Aslında bu haberlerden bilgilenmiyoruz. Enforme oluyoruz. Bize
verilen bilgi değil bilginin bir parçası. Bütünlüğünden kopmuş, yansıtılmak
istenenleri bize haber olarak veriyorlar. Sosyal medyada ve haberler
aracılığıyla yapılan propagandalarla da bize verilen haberlerin doğruluğuna
inanıyoruz. Korona virüsü çıktığı zaman Çin’de kontrol durumu yansıtılıyordu.
Ancak daha sonra kontrolün elden çıktığını virüsün Avrupa’ya ulaşması ve oradan
da Amerika’ya ulaşmasıyla net şekilde anlıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün
virüsle ilgili aldığı kararlar ve pandemi olarak açıklamasının geciktiğinin
iddia edilmesi nedeniyle ülkelerin hazırlıksız yakalanması durumu da bize
verilen haberlerin ne kadar da çarpıtma olduğunu gösteriyor. Ülkemizde korona
virüsü görünmeden önce alınan önlemler ve yapılan açıklamalar halk için güven
uyandırdı denebilir. Daha sonra Sağlık Bakanı’nın yaptığı açıklamalar ve
kendisine yöneltilen tüm soruları cevaplaması da vatandaşların güvenini kazandı
diyebiliriz. Korona
virüsüyle birlikte toplum olarak veriler ile çok fazla ilgilenmeye başladık.
Korona virüsü salgınının tablosunun her akşam paylaşılmasıyla birlikte veriler
toplum için umut olabiliyor. Salgının seviyesi de halk içi kurallara uyma
oranını artırıyor olabilir. Verilerin korona virüsü ile ilgili yorumlanmasıyla
birlikte enformasyon olur. Gerçek dışı
haberler de bu dönemde önümüze bilgi olarak sunulmaya çalışıldı. “… bitkisi bu
hastalığın ilacıymış, ilaç bulundu, “…. Üniversitesinde ilaç bulundu” gibi
haberler çok fazla paylaşılmaya başlandı. Bu tür haberler de da bize bilginin
güvenilirliği ve enformasyon hakkında dikkatli olmamızın gerekliliğini
gösterdi.
1 Yorumlar
👏
YanıtlaSil